Gıda mahsullerinin yüzde 75’inden fazlası, yabani çiçekli bitki türlerinin neredeyse yüzde 90’ı ve tarım arazilerinin yüzde 35’i tamamen veya kısmen tozlaşmaya ihtiyaç duyarken değişen iklim koşulları ve artan insan faaliyetleri, tozlaşmayı sağlayan arı, kelebek, yarasa ve sinek kuşu gibi polen taşıyıcıların popülasyonlarını tehdit ediyor.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 20 Aralık 2017’de aldığı kararla, tozlaştırıcıların önemi, karşılaştıkları tehditler ve sürdürülebilir kalkınmaya katkıları konusunda farkındalık oluşturmak için 20 Mayıs’ı Dünya Arı Günü kabul etti.
Belçikalı bilim insanları tarafından yapılan ve sonuçları bilim dergisi Nature’da yayımlanan araştırmaya göre, nesli tehlike altındaki türlerin yer aldığı Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) Kırmızı Listesi’nde “en az endişe” kategorisinde bulunan birçok tür de dahil olmak üzere bombus arılarının yayılma alanlarında daralma, popülasyonlarında azalma ve bölgesel yok oluşlar yaşanıyor.
Avrupa’da bu kategorideki türlerin yüzde 32 ila 76’sının 2080’e kadar uygun yaşam alanlarının en az yüzde 30’unu kaybedeceği tahmin edilirken, bu durumun “en az endişe” kategorisindeki türleri “tehdit altında” kategorisine taşıyacağı öngörülüyor.
İklim değişikliği, arazi kullanımı ve insan popülasyonunda 1901-1970 ve 2000-2014 yıllarında meydana gelen değişiklikleri inceleyen araştırmacılar, Avrupa’nın bazı noktalarının bombus arıları için elverişsiz hale dönüştüğü, habitat uygunluğunun yüzde 4,5, yerel uygunluğun ise yüzde 33 azaldığı sonucuna vardı.
Araştırmacılara göre, 50 yıl içinde arı türlerinin neredeyse yarısında meydana gelecek bir popülasyon kaybı, bu türlerin sağladığı ekosistem faydaları konusunda dünyayı felakete sürükleyebilir.
ABD’de yapılan ve sonuçları yine Nature’da yayımlanan bir başka araştırmada ise ülkenin güneybatısındaki kurak alanlarda yalnız yaşayan 339 arı türünü 16 yıl boyunca gözlemleyen bilim insanları, iklim değişikliğinin etkilerinin devamı halinde kuraklığa duyarlı olduğu düşünülen 243 arı türünün yüzde 46’sının popülasyonlarında ciddi azalma yaşanabileceğini tespit etti
“Bitki çeşitliği arttıkça arı türü çeşitliliğinde de artışlar gözlemlenir”
Arıların biyoçeşitlilik ve ekolojik dengedeki rollerine ilişkin soruları yanıtlayan Gösterit, dünyanın en önemli tozlayıcı böcekleri şeklinde nitelendirdiği arıların, hem bitkisel üretim hem de doğal ekosistem için vazgeçilmez canlılar olduklarını söyledi.
Arıların kendilerini ve yavrularını beslemek için polen ve nektara ihtiyaç duyduğunu, bu amaçla yuvalarına uzak mesafelerdeki çiçekler de dahil olmak üzere çok sayıda çiçeği ziyaret ettikleri için diğer tozlayıcı canlılara göre daha etkin türler olduğunu kaydeden Gösterit, “Bir arı topluluğunun devamı, bitki türlerinin zenginliği ve çeşitliliği ile belirlenir. Benzer şekilde, tohum üretimi ve potansiyel olarak nihai bitki zenginliği, tür bakımından zengin ve çeşitli arı topluluklarına bağlıdır.” dedi.
Bal arılarının ekosistemin devamlılığı açısından etkin grubu oluşturduğunu, bununla birlikte çiçek başına ziyaret sayısının daha fazla olması, daha uzun dile sahip olmaları, daha düşük sıcaklıkta ve düşük ışık yoğunluğunda çalışabilmeleri ve çiçek üzerinde titreşim yaparak polenin serbest kalmasını sağlayabilme yetenekleri nedeniyle bombus arılarının da önemli tozlaştırıcılar olarak değerlendirildiğini belirten Gösterit, çok sayıda yaban arısı türünün de sürdürülebilir çevre açısından olumlu katkı sunduğunu ifade etti.
İklim değişikliğinin oluşturduğu tehditler
Yüksek hava sıcaklıklarının arı kolonilerinin metabolizmasını hızlandırdığını, besin arama süresini sınırlandırdığını ve pestisit toksisitesini artırdığını, değişen yağış düzenleriyle artan sel ve kuraklık faktörlerinin de arıların besin varlığına kısıtlamalar getirdiğini anlatan Gösterit, şöyle devam etti:
“İklim değişikliğinin etkisiyle orman yangınları dünya genelinde giderek daha sık hale gelmekte ve bu da hem arı kayıplarını artırmakta hem de arıların yaşam alanlarını daraltmaktadır. Şiddetli yağışlardan kaynaklanan seller ve bu sellerin neden olduğu su birikintileri toprakta kış uykusuna yatan başta bombus arıları olmak üzere diğer bazı yaban arılarının diyapoz süreçlerini olumsuz etkilediği gibi ölümlerine de yol açabilmektedir.
Mevsimlerdeki kaymalar veya yağışsız dönemlerin uzaması, büyük olasılıkla arı besinlerinin azalmasına hatta tamamen yok olmasına neden olabilecektir. İklim kuşaklarındaki kaymalar arıları yaşanabilir habitatlarından ve besinlerinden ayırabilecektir. Küresel ısınmanın parazitleri, patojenleri ve hastalıkları da artırması söz konusu. Konu ile alakalı yapılan modelleme çalışmalarında, bu duruma müdahale edilmezse yabani arı popülasyonlarında gelecekte keskin kayıplar yaşanabileceği öngörülmektedir.”
Gösterit, yüksek ortam sıcaklıklarının arıların metabolizmasını ve hareketini hızlandırarak enerji depolarını daha hızlı tüketmelerine neden olduğu, bu durumun, harcadıkları enerji miktarını artırması dolayısıyla arıların tarlacılık sürelerini kısalttığını vurguladı.
“Sıcak geçen kış arıların hastalanmasını hızlandırıyor”
Sadece 1 derecelik ısınmanın yaban arılarının uçuş menzilinde yüzde 50 azalmaya yol açabileceğini, bu ısınmanın da tehlike altındaki türlerin yok olma riskini 3 katına çıkarabileceğini dile getiren Gösterit, “Ilıman bölgelerde artan bahar sıcaklıkları çiçeklerin normalden önce açmasına neden olmaktadır. Sonbahardaki sıcak hava dalgaları da birçok çiçek türünü vaktinden önce kurutarak arılarda ani beslenme eksikliklerine neden olabilmektedir.
Kış mevsiminin sıcak geçmesi arı hastalık ve zararlılarına davetiye çıkarmaktadır. Bu dönemde bal arısının en önemli zararlısı olan varroa akarlarının sayısı oldukça azalmakta ve hava ısındıkça akar sayısı tekrar artmaktadır. Ancak sıcak geçen kış dönemlerinde varroa akarları oluşan soğuk havaya direnebileceğinden erken ilkbaharda sayıları çok daha fazla olacaktır. Bu durum yeterli sayıda ergin işçi arı üretilememesine neden olarak kolonilerin zayıf kalmasına yol açabilmektedir” diye konuştu.
Gösterit, sıcaklık stresinin arılarda genellikle bağışıklık sisteminde, tozlaşma faaliyetlerinde, fizyolojide, büyüme ve gelişmede anomalilere de yol açtığı, sıcaklık stresine giren bombus arılarında da daha küçük vücut boyutlarına ve kanat asimetrisine rastlanabildiği bilgisini paylaştı.
Arı popülasyonlarının korunmasına yönelik önlemlerin sadece bal arıları için değil diğer arı türleri için de alınması gerektiğine değinen Gösterit şu önerilerde bulundu:
“Yabani çiçeklerin ekim ve dikiminin teşvik edilmesi, arıların kışı rahat geçirebilecekleri, hayatta kalabilecekleri ve üremeleri için uygun ortamlar oluşturulmasına yönelik peyzaj düzenlemelerinin hayata geçirilmesi, çayır ve mera amenajman çalışmalarının etkin bir şekilde yürütülerek bu alanların korunması, bitkisel üretimde zararlı mücadelesinde kullanılan zararlı kimyasallar yerine doğa dostu olarak tanımlanan ve etkisi bilimsel çalışmalarla kanıtlanmış ürünlerin tercih edilmesi elzemdir.”
Dünyadaki çiçekli bitkilerin tozlaşmasında yüzde 80 paya sahip olan arıların popülasyonunda meydana gelebilecek olası kayıpların çiçekli bitkilerin sayısında ve çeşitliliğinde azalmaya yol açarak, insanlar için yeterli besinin üretilememesine neden olabileceği uyarısında bulunan Gösterit, arıların yok olmasının ekolojik sorunların yanı sıra uzun vadede ekonomik ve sosyolojik sorunlara neden olabileceği öngörüsünü paylaştı.
GÜNDEM
15 Ekim 2024SPOR
15 Ekim 2024GÜNDEM
15 Ekim 2024SPOR
15 Ekim 2024SPOR
15 Ekim 2024GÜNDEM
15 Ekim 2024GÜNDEM
15 Ekim 2024